Gelişmiş ülkelerde firmalar, dış pazarlara girmeden önce o pazarlarla ilgili risk değerlemesi yaparak olası politik risklerden nasıl kaçınacaklarını ya da bu konudaki zararlarını en aza nasıl indirebileceklerinin hesabını yaparlar. Ülkemiz açısından bakıldığında da dış pazarlara açılan işletmelerin politik risk analiz ve değerlendirmesi yapıp yapmadıkları daha da önemli. Ancak, bazı istisnalar dışında firmalarımızın bu konuda duyarlı olduklarını söylemek hiç de kolay değil.
Küreselleşen dünyada işletmeler gerek içeriden gerekse de dışarıdan yoğun bir rekabet ile karşı karşıyadırlar. Bu rekabet özellikle yurtdışında faaliyet göstermeyi planlayan işletmeler açısından ciddi riskler de içerir. Çünkü bu işletmeler gidecekleri ülkelerde hem merkezi yönetimin hem de yerel yönetimlerin siyasi otoritesi altında olurlar. Bu siyasi otoritenin hakim olduğu ortama “politik çevre” denilir. Sözkonusu merkezi ve yerel yönetimlerin alacağı kararlar ve yapacakları uygulamalar işletmeleri doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Bu karar ve uygulamalar, işletmeler için fırsatlar yaratabileceği gibi tehditler de oluşturabilir.
Politik risk
Firmalar faaliyet gösterdikleri ülkede politik istikrarın olmasını ve kendilerine dostça yaklaşılmasını isterler. Ancak bu ortamı her zaman kolaylıkla bulamazlar. Bu da “politik risk” kavramıyla ifade edilir. Politik risk, bir ülkedeki politik kararların ya da politik ve toplumsal olayların kısaca politik davranışların bir şekilde iş iklimini etkilemesi ile yatırımcıların parasal kayba uğramaları ya da yaptıkları yatırımdan bekledikleri kadar para kazanamamaları olarak tanımlanır.
İşte bu nedenle politik risklerle başa çıkabilme becerisi, yurtdışı yatırımlar yapan işletmeler için hayati öneme sahiptir.
Hayati önem
Para transferi ve başka paralara çevrilebilmesi, kamulaştırma, sözleşmelerin ihlali, ödemelerin zamanında yapılmaması, terörizm, iç savaş, yolsuzluk, askerin politikaya karışması, dini ya da etnik gerginlikler ve yönetimlerin istikrarsızlığı politik riskleri doğuran temel unsurlar olarak sayılabilir. Bunların iyi analiz edilmesi gerekir. Politik risk analizi için, bu konularda uluslararası faaliyet gösteren profesyonel kurum ve kuruluşlardan destek alınabileceği gibi işletmelerin kendileri de bu işlevi yerine getirebilirler. Politik riskin analiz, değerlendirme ve yönetimi hem yatırım öncesi hem de yatırım sonrasını kapsayan bir süreçtir. Bu analiz ve değerlendirmede birçok yöntemden yararlanılmaktadır. Riskleri en aza indirmek için dikkat edilmesi gereken başlıca faktörleri şöyle sıralayabiliriz:
* Planlı olarak risklerden kaçınma,
* Kısa dönemde karın en yükseğe çıkarılması
* Kamulaştırmada maliyet-yarar oranını değiştirme
* Yerel hissedarlara sahip olma
* Yatırımların sigortalanması
* Politik gelişme ve değişmeleri avantaja dönüştürme
Sonuç olarak; küreselleşen dünyada firmalar dış pazarlara açılmak zorundadır. Dış pazarlarda karşılaşılan önemli sorunların başında ise politik risk geliyor. Bu nedenle gidilecek ülkelerin politik risk bakımından araştırılması, ölçülmesi, analiz edilmesi, değerlendirilmesi ve olası risklere karşı risk yönetiminin yapılması olmazsa olmaz bir öneme sahip.
Türk firmalar
Gelişmiş ülkelerde firmalar, dış pazarlara girmeden önce o pazarlarla ilgili risk değerlemesi yaparak olası politik risklerden nasıl kaçınacaklarını ya da bu konudaki zararlarını en aza nasıl indirebileceklerinin hesabını yaparlar.
Ülkemiz açısından bakıldığında da dış pazarlara açılan işletmelerin politik risk analiz ve değerlendirmesi yapıp yapmadıkları daha da önemli. Ancak, bazı istisnalar dışında firmalarımızın bu konuda duyarlı olduklarını söylemek hiç de kolay değil.
Bu konuda duyarlı olunmadığı içindir ki firmalarımız yabancı ülkelerde politik risklere bağlı olarak büyük miktarlarda kayıplar yaşıyorlar. Dedeman Grubu’nun Suriye’de yaşadığı olay, politik risk konusunda yaşanan çok somut bir örnektir.
Dedeman Grubu 2009 yılında dünya devleri ile yarışarak Suriye’nin Şam, Halep ve Palmira bölgelerinde 3 otel zincirinin kiralama ve işletme haklarını uzun süreli olarak almıştı. Hatta Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den de Suriye ziyaretlerinde “sembolik kurdele kesimi” desteği almıştı. İki yıl sonra dördüncü otelin hizmete alınması planlanırken iki ülke ilişkilerinin bozulmasının ardından Dedeman Grubu otelleri bırakmak zorunda kalmıştı.
Dedeman Grubu yönetim kurulu başkanı Murat Dedeman, konu ile ilgili olarak basına verdiği beyanatta “Sene başında Türkiye ile ilişkiler bozulunca bize bir yazı geldi. Yazıda ‘31 Ocak gece 12’ye kadar tesisleri terk edin’ deniliyordu. Biz de şapkamızı aldık çıktık. Alacaklarımız, yaptığımız yatırımlar her şey bir anda kaldı. Yani git dediler gittik, duracak halimiz yoktu. Bekliyoruz. İnşallah Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkiler düzelirse yeniden gideceğiz”.
Politik risk konusunda firmalarımızın milyonlarca lira yatırım yaptıkları ülkelerden adeta bir gecede kovulduklarını geçmiş deneyimlerden de biliyoruz. Daha önce de birçok firmamızın Özbekistan’dan, Türkmenistan’dan, Kazakistan’dan, Rusya Federasyonu’ndan, Irak’tan, Libya’dan, Mısırdan, Gana’dan, Nijerya’dan benzer şekilde gönderilmelerine tanık olduk ve olmaktayız. Bu nedenle yabancı ülkelerde faaliyet göstermeyi düşünen firmalarımız, politik risk analiz ve değerlendirmesi yaparak bu riskleri nasıl yönetebileceklerini planlamalıdırlar.